Sezaryen Sonrası Normal Vajinal Doğum (SSVD)

Günümüzde sezaryenle doğum yapmış olan anne adayı sayısı, tarihte hiç bir zaman görülmemiş kadar yüksektir. Bunun en önemli nedenleri arasında, bundan yaklaşık 25 yıl önce Amerika'da "sezaryenin en iyi doğum şekli olduğu" konusundaki görüşü benimseyen ve bu görüşü uluslararası platforma taşıyarak diğer ülke doktorlarını da etkileyen (ve dolaylı yoldan anne adaylarını) ikna eden doktorların varlığı yeralır. Bundan tek etkilenmeyen ülkenin Almanya olduğu tahmin edilmektedir.

Amerika'da bu sezaryen "furyası" 1986'da maksimuma ulaşmış olup, o zamanlar %30-40'larda olan sezaryen oranları, son yıllarda düşüş göstermeye başlamıştır. Bu düşüşe en etkili olan olaylardan biri de sezaryen sonrası vajinal doğumun mümkün olduğunun anlaşılması ve klinik durumu uygun olan anne adaylarına bunun uygulanmasıdır.


Video: ANNE ADAYI VE BEBEK AÇISINDAN SEZARYEN Mİ NORMAL DOĞUM MU DAHA İYİDİR? DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ ORANI

Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>

Ülkemizde de özellikle İstanbul'da sezaryenle doğum oranları bazı hastanelerde dikkat çekecek kadar yüksektir.

Tıp Fakülteleri gibi, daha çok yüksek riskli hastaların sevk edildiği merkezler hariç bırakılırsa, özellikle özel hastanelerin bir kısmında sezaryenle doğum oranları, normal doğum oranlarından yüksektir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hem riski düşük hem de riski yüksek anne adayı tedavisi üstlenen bir merkezin ortalama sezaryen oranının %17 olması gerektiği görüşünü savunmaktadır. DSÖ, bir merkezin sezaryen oranının bu oranın üstüne çıkması durumunda, o merkezin "sezaryen yapılma nedenlerini tekrar gözden geçirmesi gerektiği" görüşünü taşımaktadır.

Günümüzde çoğu merkezde oran %15-45 arasında değişmekte ve merkezlerin önemli bir kısmında önde gelen sezaryen nedeni daha önceki doğumun (ya da doğumların) sezaryenle gerçekleşmiş olmasıdır.

Sezaryen kararı verirken en önemli etken elbette kitabi bilgiler ve DSÖ verileri değil, doğuma yardım eden kişinin (yani kadın-doğum uzmanının) o doğum hakkında taşıdığı histir.

Anne ve bebek sağlığının sorumluluğunu üstlenecek olan doktor elbette kararı kendisi verecektir.

Bu karar da doktorun edindiği tecrübelere, doğumun yapılacağı yerin koşullarına, anne adayının ikna olması gibi faktörlerle yakından ilişkilidir.

Günümüzde hem anne hem de bebek açısından sezaryenin daha iyi olduğunu gösteren bilimsel veriler olduğu gibi, bunların karşısında yer alan, yani normal doğumun hem anne hem de bebek sağlığı açısından daha iyi olduğunu gösteren çok daha fazla sayıda bilimsel veri bulunmaktadır. Ancak her gebelik farklıdır ve bu yüzden karar verirken teorik bilgilerle, anne adayının ve bebeğinin durumu beraberce ele alınmalıdır.



Sezaryen sonrası neden yine sezaryen?

Sezaryen ne kadar usulune uygun olarak gerçekleşirse gerçekleşsin her seferinde rahimde bir "yara izi" bırakır. Bu yara izi de ne kadar iyileşirse iyileşsin, yeni bir gebelikte rahim yeniden büyümeye başladığında ve doğum eyleminde ortaya çıkan kasılmaların etkisiyle ortaya çıkan gerginlik nedeniyle açılmaya ve ileri durumlarda yırtılmaya eğilim gösterir. Bu açılma eğilimi özellikle önceki sezaryendeki rahim kesisi (cilt kesisiyle karıştırılmamalıdır) "klasik" yani dikey olanlarda yüksektir.

Ancak günümüzde sezaryenlerin önemli bir kısmı "alt segment yatay kesi" adı verilen rahim kesisiyle uygulanmaktadır. Alt segment yatay kesi iyileştiğinde yeni bir gebelik ve doğum eyleminde bu tür kesiler çok daha az gerilir ve açılma ve yırtılma olasılıkları çok daha düşüktür.

Bu kesileri tekrar inceleyelim:

  • Birinci resimde rahime uygulanan alt segment yatay kesi görülmektedir. Bu kesinin daha sonraki gebeliklerde yırtılma riski oldukça düşüktür.

 

  • İkinci resimde ise direkt rahimin gövdesine uygulanan klasik kesi görülmektedir. Bu kesi rahim kasına ciddi hasar verdiğinden sonraki gebeliklerde yırtılma şansı yüksektir.

Bu nedenle özellikle daha önceki kesi hakkında bilgi sahibi olmayanlarda veya klasik kesisi olanlarda sezaryen sonrası yine sezaryen uygulanması doğru bir yaklaşımdır.

Daha önce sezaryenle doğum yapmış bir anne adayında bu neden pelvis ("çatı") darlığı gibi yeni gebelikte de devam eden bir olaysa, zaten aynı neden devam etmektedir. Bu nedenle bariz pelvis darlığı olan bir anne adayı tüm doğumlarını sezaryenle gerçekleştirme durumundadır. 


Video: Çatı darlığı dışarıdan anlaşılır mı? - Baseni geniş kadınlar daha kolay mı normal doğum yapar?

Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>

Geçirilmiş olan sezaryen sayısı arttıkça artan riskler nelerdir?

  • Sezaryen sayısı arttıkça rahime yapılan kesi sayısı artar ve oluşan nedbe dokusu yeni bir gebelikte gerilerek açılmaya ve yırtılmaya daha da duyarlı hale gelir.
  • Sayı arttıkça ameliyata bağlı, ameliyatın doğal sonucu olarak karın içinde ortaya çıkan yapışıklıklar artar. Bu yapışıklıklar yeni bir ameliyatta rahime ulaşılmasını zorlaştırabilir ve/veya rahime ulaşılmaya çalışılırken mesane gibi komşu organların zedelenmesine neden olabilir.
  • Sayı arttıkça doğası gereği rahim kesisi yakınlarında yerleşim göstermeyi "seven" plasentanın doğum kanalına yakın ve hatta bu kanalı kapatacak şekilde yerleşme olasılığı artar. Placenta previa adı verilen bu durum, plasenta dokusu rahimin kas liflerinin içinde yerleştiği durumda (accreata-"akreata" okunur) daha da karmaşık bir hal alır ve cerrahi işlemin seyrini zorlaştırabilir ve oldukça komplike hale sokabilir.


Bir kadın maksimum kaç kez sezaryen olabilir?

Yukarıda bahsedilen riskler daha önceden bir kez sezaryenle doğum yapmış bir kadının yeni bir gebelik ve doğum eyleminde nispeten az ortaya çıkarlar. Ancak özellikle ikinci sezaryen sonrasında üçüncü bir sezaryen uygulanan kadınlarda yukarıda bahsedilen risklerin sayısı sezaryen sayısı arttıkça eksponansiyel ("sayı arttıkça her artışta daha da hızlı artan" bir şekilde) artış gösterir. 

Ortadoğu ülkeleri gibi çocuk sayısının özellikle "önemli" olduğu ülkelerde kadınlara 8 adet sezaryene kadar uygulandığı literatürde görülmektedir. Yine de bir kadın için olan mantıklı olanı ideal olarak iki, maksimum üç sezaryenle ailesini tamamlamasıdır.


Video: KAÇ SEZARYEN DOĞUM YAPILABİLİR? FAZLA SEZARYEN OLMANIN RİSKLERİ NEDİR? (PLASENTA AKREATA,YAPIŞIKLIK)

Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>

Hangi ülkelerde SSVD uygulanıyor?

Amerikada %19.9, Norveçte %5.7, İsveçte %53 anne adayına SSVD önerilmekte ve uygulanmaktadır.

SSVD uygulanması için gerekli koşullar nelerdir?

1-Anne adayı SSVD konusunda istekli olmalı ve zorlanmamalıdır.

2-Anne adayının pelvis ("çatı") yapısı normal doğum yapmaya uygun olmalıdır.

3-Anne adayında rahim şekil bozukluğu, ya da önceki doğumlarında rahimin yırtılması gibi bir durum söz konusu olmamalıdır.

4-Anne adayı daha önceden yatay kesili bir ya da en fazla iki sezaryen geçirmiş olmalıdır.

  • Bu açıdan her çiftin sezaryen sonrası hastaneden taburcu olurken kendisine verilen ameliyat notunu muhafaza etmesi (veya bunun verilmesini talep etmesi) çok önemlidir. Zira önceki sezaryende yatay kesi kararı verilerek başlanmış bir sezaryen çeşitli nedenlerle dikey kesiye dönüştürülmüş olabilir ve bu da ameliyat raporunda belirtilir. Böyle bir durumda SSVD'dan vazgeçmek gerekebilir.

5-SSVD uygulanacak merkezin koşulları çok önemlidir. SSVD uygulandığında tüm eylem boyunca bebeğin kalp atışları ve rahim kasılmaları yakından izlenmeli, acil bir sezaryen için ekip ve ameliyathane hazır bulunmalı, merkezde anne ve bebek yoğun bakım ünitesi bulunmalıdır. Çoğu durumda SSVD uygulanacak anne adayının kan grubuna uygun en az iki ünite taze kan hazır bulundurulur.



Hangi durumlarda SSVD uygulanması sakıncalıdır?

1-Daha önce dikey klasik insizyonla sezaryen öyküsü

2-Rahimin doğum eyleminde yırtılması (rüptür) öyküsü

3-Daha önce çeşitli nedenlerle rahime yapılmış cerrahi işlemlerde rahime derin kesiler yapılmış olması (miyom operasyonlarında olduğu gibi).

5-Mevcut gebelikte normal doğumu zorlaştıracak etkenlerin varlığı (iri bebek gibi), doğumun kendi kendine ilerlememesi

6-Daha önceki sezaryen nedeninin devam etmesi (dar pelvis gibi)

7-İkiz gebelik, makat gelişi, miad geçmesi gibi nedenler tam bir engel teşkil etmemekle birlikte SSVD uygulanırken çok daha dikkatli olunması gereken durumlardır.

SSVD de başarı (vajinal doğumun gerçekleşmesi) olasılığı nedir?

SSVD için ideal şartlar taşıyan bir anne adayının sağlıklı bir şekilde vajinal doğum yapma olasılığı %75 civarındadır.

Geriye kalan %25 anne adayında çeşitli nedenlerle SSVD yarıda kesilir ve sezaryenle doğuma geçilir. 

SSVD'nin yarıda kesilmesinin en önemli nedenleri arasında doğum eyleminin yeterince hızlı ilerlememesi yer alır. Bunun dışında eski dikiş yerinin açılma ve yırtılma şüphesi varlığında da doğum sezaryenle gerçekleştirilir.


Video: Sezaryen sonrası normal doğum (SSVD)


Özet

Sezaryenle doğum yapmış olmak, takip eden doğumların mutlaka sezaryenle gerçekleşmesi gerektiği anlamına gelmez. SSVD önceki sezaryeni fetal distres veya makat gelişi gibi o gebeliğe özgü bir nedenden uygulanmış anne adaylarının vajinal yoldan doğum deneyimini yaşamaları için iyi bir seçenek teşkil eder.

Ancak anne adayının gebeliği SSVD için uygun koşulları taşısa bile, SSVD uygulanacak merkezin koşulları uygun değilse, ekip SSVD konusunda tecrübeli değilse, anne adayı SSVD konusunda istekli değilse, herşeyden önce doktorun hissiyatı normal doğum olamayacağı yönünde ise, ideal olanı sezaryen sonrası doğumun tekrar sezaryenle gerçekleşmesidir.

Ne Zaman Sezaryen Gerekir? >>


İLGİLİ KONULAR: